30 Aralık 2014 Salı
Montesorri Değil, Anne Ne Derse O!
Montesorri Teyze ne düşünürdü bilemeyeceğim ama biz şahsen odanı maksimum güvenlik, maksimum rahatlık ve rahatlık düzeyinde tutmaya çalıştık. Tabi cimrilik yaptık şimdi itiraf edeyim. E napalım, o bayıldığımız korsan modelli odayı alacaktık ama 5 sene sürecek taksitleri bitmeden ben araba yatak istiyorum diye tutturursun diye ödümüz koptu. Sen henüz çizgi filmlerle tanışmamışken, arabayı sadece ''vuuu' diye ses çıkaran ve geri çekince hızla öne atılan bir parça oyuncak zannetmeyi bırakmamışken elimizdekileri değerlendirmeye karar verdik. Eski İkea tv ünitemizin alt ve üst rafları senin giysi dolabın oldu, kitaplık ise yan yatarak oyuncaklarına teslim oldu. Trafik halısını çok severek aldık ama bir de yer yatağı attık ki döne döne oynaşabilelim kuzucum. Yatağını ise Ayla Teyzenin (bakıcının) kocası sana özel yaptı. Sen bu yatağa bayılıyorsun. Fotoğrafta da gördüğün üzere poponu kaydıra kaydıra inip çıkabiliyorsun ilk günden beri. Hoş, bu bizim pek işimize gelmedi, seni bazen dış kapının önünde bulabiliyoruz ama olsun. Hem o korsan takım ne kadardı senin haberin var mı? İnşallah sen büyüyene kadar modası geçmez, hımmf.
Perdelerini yatak korumanın kumaşından özel olarak yaptırdık. O kumaşı ne kadar aradık bilemezsin. En son ananen Antalya'da buldu getirdi. Uçan balonlar bir harika dostum. ;)
Son olarak Montesorri Teyze'ye selamlar, olmuş mu, beğendin mi? :)
Görmemişin Oğlu Doğmuş
Bu şipşirin yastığı Betül Teyzen senin için yapmış, harika değil mi? Umarım terrible two zamanları yemeye kalkmazsın. Keçeden kumaştan böyle şeyler yapabilen süper insanların olması ne hoş, annenin beceriksizliğini düşünürsek. :)
Manisa'daki pastan. Hilal Halan ve Yalçın Amcan senin için epey uğraştılar, söylemiştim. :)
Şu köşede ise kendine hayran bir tırtıl görüyoruz, öpüyoruz, seviyoruz, yiyoruz kendisini!
Şimdilik sen tadını çıkaradur, bütün görgüsüzlüğü ben yaparak elime geçtikçe doğum günü fotoğraflarını paylaşmaya devam edeceğim oğlum. :))
Manisa'daki pastan. Hilal Halan ve Yalçın Amcan senin için epey uğraştılar, söylemiştim. :)
Şu köşede ise kendine hayran bir tırtıl görüyoruz, öpüyoruz, seviyoruz, yiyoruz kendisini!
Şimdilik sen tadını çıkaradur, bütün görgüsüzlüğü ben yaparak elime geçtikçe doğum günü fotoğraflarını paylaşmaya devam edeceğim oğlum. :))
Yuva Arayan Garip Kuş
Bir yerlere sığma, bir şeylerden kendine yuva kurma maceraların tam gaz devam ediyor. Ara sıra hain sandalye seni sıkıştırmış, cani bebek güvenlik kilitleri yoluna taş koymuş ne gam! Sen mücadeleden vazgeçecek bir çocuk değilsin. Bu hırsını ileriki yıllara taşırsan banka sırası beklemene, restoranda garson gelsin diye dikilmene gerek kalmayacak; sen daima bir çözüm yolu bulup halledeceksin. :)
Haydi Şimdi Bütün Eller Havaya!
Ergenlik dönemlerinde bu videolar yüzünden muhtemelen kapıları yüzümüze çarparak filan kapris yapacaksın ama oğlum doğru söyle, sence de çok şirin değil mi? :) Kapı gıcırtısına oynuyorsun aylardır desem inanmazsın herhalde, ya da seni uyutmak için 'eee, eee,ee' diye ninni söylediğimizde ellerini kıvıra kıvıra - yarı uyur olsan da- dans ettiğini? Elimde daha fazla kanıt var ve korkarım ki bunları kullanmaktan çekinmeyeceğim bebek! Annenin yüzüne kapı çarpılmaz hem, taş olursun. :D
İyi Ki Doğdun!
İlk yaptığımız çerçeveyi Manisa'ya götürmeyi unutunca Burak Amcanın dükkanda hemen yenisini yaptık. Tabi hatıra fotoğrafları çekmeden duramadık.
Hilal Teyzen ve sevgili oğlu Can kuzusu. :)
Hayatımdaki bir çok insana samimiyetle söylüyorum, iyi ki varlar. İyi ya da kötü, beni şekillendiren, kim olduğumu ya da kim olmadığımı anlamamı sağlayan onlarca, yüzlerce insan iyi ki doğmuş ve iyi ki tanışmışım. Ama sen oğlum, sen bütün insanların içinde varlığına en çok şükrettiğim, doğduğu için, var olduğu ve hayatımın bir parçası olduğu için her gün her an yeniden şaşırıp, sevinip, mest olduğumsun. Tüm kalbim, beynim, bütün hücrelerim, hayatımın her anı ile söylüyorum ki, iyi ki doğdun! Eğer çocuklar gerçekten ailelerini seçebiliyorlarsa nasıl böyle şaşkın bir anneyi seçtin bilmiyorum ama teşekkürler! (Hastanede karıştıysan da sevgili hemşireye teşekkürlerimi sunarım. :)) )
Tolga Dayın el yazısı konusunda oldukça başarılı, öyle değil mi? Sünnetinde de balonlara yazıları yazan oydu, kısmetse her özel gününde kendisine çok iş düşecek. :)
The Little Prince. :)
Cafetto Cafetto olalı böyle zulüm görmedi herhalde. :) Yalçın Enişten Allahtan bütün özverisi ve cömertliğiyle bize ev sahipliği yaptı.
Hilal Halan (aa çok hoşmuş söylenişi:) )bu harika kurabiyeleri doğum günün için hazırlatmış. Senin için sakladım birkaç tanesini. Umarım bu yazıları okurken hala sağlam olarak sana ulaştırabilmişizdir.
Efe Abin, İrem Lal ve Dila Ablaların <3
Mebrure Teyzen, Öztürk, Bilal, Serdar, Cüneyt ve İlkcan Amcaların. Efe Abin, Ekin ve Can. :)
Yalçın Amcan, Dila ve İrem Lal ablaların, Halan ve Babaannen. :)
Hilal Teyzen ve sevgili oğlu Can kuzusu. :)
Tolga Dayın el yazısı konusunda oldukça başarılı, öyle değil mi? Sünnetinde de balonlara yazıları yazan oydu, kısmetse her özel gününde kendisine çok iş düşecek. :)
The Little Prince. :)
Cafetto Cafetto olalı böyle zulüm görmedi herhalde. :) Yalçın Enişten Allahtan bütün özverisi ve cömertliğiyle bize ev sahipliği yaptı.
Hilal Halan (aa çok hoşmuş söylenişi:) )bu harika kurabiyeleri doğum günün için hazırlatmış. Senin için sakladım birkaç tanesini. Umarım bu yazıları okurken hala sağlam olarak sana ulaştırabilmişizdir.
Efe Abin, İrem Lal ve Dila Ablaların <3
Mebrure Teyzen, Öztürk, Bilal, Serdar, Cüneyt ve İlkcan Amcaların. Efe Abin, Ekin ve Can. :)
Yalçın Amcan, Dila ve İrem Lal ablaların, Halan ve Babaannen. :)
3 Aralık 2014 Çarşamba
Ne yaptık?
Evet, son yazıda söylediğim gibi uzun zaman geçti. O zamandan beri neler oldu?
* 9.ayda üst 4 diş tamamlandı. Gece uykuları yok oldu, Alp yarım saatte bir uyandı ve hep emmek istedi Tabi ki sınır yok, dişler tamamlanınca uyku düzenimiz eskisi gibi olmasa da geri geldi.
* Manisa'dayken (doktora gittiğimizde) Alp ilk kelimesini söyledi; 'gel.' :) Bu gel ne anneye ne babayaydı, soğukta ablamızın evinin karşısındaki parka inmiş olan vahşi atlaraydı.:))
* İlk kelimeyle beraber 9. ayda, hatta doğum gününden iki gün sonra Alp emeklemeye başladı. Aynı günlerde bir yerlere tutunup doğrulmaya başladı.
* Biz merkeze taşındık ve bakıcı bulduk. İlk zamanlar ağlasa da bakıcı teyzesini çok sevdi ve gitgide onunla kalmaya alıştı. Karşı komşumuzun tırunu Doruk'la arkadaş oldu, ev gezmelerine başladı. Şu anda komşular bizi değil Alp'i tanıyor. Alp ise Doruuuk diye seslendiğimizde hemen cama yapışıyor.
* Bakıcı ablamızın bir av köpeği var, Alex. Alex'i sürekli camdan çağırıyor oğlum. 'as' ikinci kelimesi oldu. :)
* Son birkaç gündür tutunmadan uzun adımlar atmaya başladı. Yürüme heyecanı bütün evi sarmış durumda.
* Alp müziğe bayılıyor. En ufak seste ellerini kıvıra kıvıra dans ediyor. Biz her ne kadar karı koca bu konuda beceriksiz olsak da sanırım bizim oğlanın müzik kulağı var. Marakaslar, bateri, oyuncak gitar gibi oyuncaklara bayılıyor, olmadı tuzlukları masaya vura vura ritm tutuyor.
* Kasımın ikinci yarısı yine diş sıkıntılarıyla geçti. Alt sırada 2 tane daha ve yanlarda ikişer tane daha baş gösterdi.
Üç ayda, özellikle doğum günü civarı bambaşka bir çocukla karşılaştık. Her şeyi anlayan ve anlatmaya çalışan bu hali bizi büyülüyor. Üç gün önce göz enfeksiyonu geçirdi. Damlayı zorla damlattırıyorken dün gece şişeyi aldı, gözümüze damlattı sırayla. Hadi oğlum sıra sende deyince gözlerini kırpıştırarak kafasını eğdi bekledi. Tabi korkup vazgeçti ama yine de görmeye değerdi. Bu hafta aynı zamanda öksürük ve burun akıntısıyla geçti. Diş çıkarırken bünyesi zayıf düşüyor malesef. Burnuna sanırım o kadar çok serum fizyolojik sıktık ki, çocuk bulduğu yerde burnuna dayayıp sıkmaya çalışıyor. :)
Yemek yiyor demiş miydim? ;)
* 9.ayda üst 4 diş tamamlandı. Gece uykuları yok oldu, Alp yarım saatte bir uyandı ve hep emmek istedi Tabi ki sınır yok, dişler tamamlanınca uyku düzenimiz eskisi gibi olmasa da geri geldi.
* Manisa'dayken (doktora gittiğimizde) Alp ilk kelimesini söyledi; 'gel.' :) Bu gel ne anneye ne babayaydı, soğukta ablamızın evinin karşısındaki parka inmiş olan vahşi atlaraydı.:))
* İlk kelimeyle beraber 9. ayda, hatta doğum gününden iki gün sonra Alp emeklemeye başladı. Aynı günlerde bir yerlere tutunup doğrulmaya başladı.
* Biz merkeze taşındık ve bakıcı bulduk. İlk zamanlar ağlasa da bakıcı teyzesini çok sevdi ve gitgide onunla kalmaya alıştı. Karşı komşumuzun tırunu Doruk'la arkadaş oldu, ev gezmelerine başladı. Şu anda komşular bizi değil Alp'i tanıyor. Alp ise Doruuuk diye seslendiğimizde hemen cama yapışıyor.
* Bakıcı ablamızın bir av köpeği var, Alex. Alex'i sürekli camdan çağırıyor oğlum. 'as' ikinci kelimesi oldu. :)
* Son birkaç gündür tutunmadan uzun adımlar atmaya başladı. Yürüme heyecanı bütün evi sarmış durumda.
* Alp müziğe bayılıyor. En ufak seste ellerini kıvıra kıvıra dans ediyor. Biz her ne kadar karı koca bu konuda beceriksiz olsak da sanırım bizim oğlanın müzik kulağı var. Marakaslar, bateri, oyuncak gitar gibi oyuncaklara bayılıyor, olmadı tuzlukları masaya vura vura ritm tutuyor.
* Kasımın ikinci yarısı yine diş sıkıntılarıyla geçti. Alt sırada 2 tane daha ve yanlarda ikişer tane daha baş gösterdi.
Üç ayda, özellikle doğum günü civarı bambaşka bir çocukla karşılaştık. Her şeyi anlayan ve anlatmaya çalışan bu hali bizi büyülüyor. Üç gün önce göz enfeksiyonu geçirdi. Damlayı zorla damlattırıyorken dün gece şişeyi aldı, gözümüze damlattı sırayla. Hadi oğlum sıra sende deyince gözlerini kırpıştırarak kafasını eğdi bekledi. Tabi korkup vazgeçti ama yine de görmeye değerdi. Bu hafta aynı zamanda öksürük ve burun akıntısıyla geçti. Diş çıkarırken bünyesi zayıf düşüyor malesef. Burnuna sanırım o kadar çok serum fizyolojik sıktık ki, çocuk bulduğu yerde burnuna dayayıp sıkmaya çalışıyor. :)
Yemek yiyor demiş miydim? ;)
Uzun bir Aradan Sonra...
En son yazdığımdan beri tam tamına 5 ay geçmiş. Biz bu süreçte çok şey yaşadık, hatta doğum günü kutladık. Neler olmuş...
Ek gıda konusunda kalmışım en son. Yeniden yemeye başladığı için sevinmişim. Ama o aylarda Alp kilo almamaya, hatta kilo vermeye başladı. Boyu da birkaç ay boyunca uzamadı. Ek gıdayı tamamen reddetti ve sadece anne sütü almaya devam etti. Danıştığım çocuk doktorumuz ısrarla herşeyin normal olduğunu söylüyordu ama bir bebek 6. aydan 9. aya kadar bir santim bile uzamıyorsa ve 1 kilo kaybettiyse siz buna inanabilir misiniz? Niye o doktoru dinleyip 3 ay başka bir uzmana gitmedim hala bilmiyorum. Sanırım basiretimiz bağlanmış. Çok aptalmışız. Şimdi geri dönüp bakınca o üç ayı aç geçiren ve bu yüzden gelişmeyen oğlumu hatırlıyor ve kendimi suçluyorum.
Doktorumuzun izinde olduğu dönemde başka bir doktora gittik. Durumu ona anlattığımda 'Bu çocukta gelişim geriliği var, siz neyi bekliyorsunuz, niye kimse bir şey demedi.' diye bizi azarladı. Azarlanmak bir yana, o anki ruh halimizi anlatamam... Bizi, oğlumuzun kemik yaşına bakılması için radyolojiye yönlendirdi. Biz gergin, ağlamaklı sıra aldık. Tam girecekken dur dedim, yahu biz ne yapıyoruz? Daha bu çocuğa bir kan tahlili yapılmadı, bir idrar tahlili yapılmadı, demir seviyesine bakılmadı? Bybo'daki dostlara danıştık, o ara İzmir'de ablamızın doktorunu aradık. Adam dedi sakın yaptırmayın boş yere radyasyon vermeyin, önce bana getirin. O gün apar topar kalkıp gittik İzmir'e. Doktor tüm tahlilleri yaptı, inceledi. Dedi ki evet büyümemiş üç ayda. Bu çocuk genetik olarak kısa olacak muhtemelen, o yüzden yavaşlamış olabilir ve evet, yeme bozukluğu var. Gerekirse emzirmeyeceksin, verdiğim diyeti uygulayacaksınız.
Biz hem rahatlamış, hem de şaşkın halde çıktık doktordan. Süper, hormon bozukluğu filan yok evet ama nasıl yiyecek? Ağzını kilitleyip açmıyor hiçbir şeye? Benim 9 ayda herkesle kavga dövüş eve sokmadığım tüm mamalar, devam sütleri doktorun talimatıyla stoklandı. Verdiği menüdeki yemeklere harfiyen uyulmaya başlandı ama Alp'in bundan haberi yoktu tabi. İlk gün akşam yemeği deneme fiyaskoyla sonuçlandı. Eniştemiz tecrübeliydi; gayet sakin 'ver bana tabağı.' dedi ve bizi kenara çekti. Sonra yavaş yavaş, konuşarak ilk lokmasını yedirdi oğluma. Bizim için mucize gibi bir şeydi. O lokmanın devamı geldi, Alp bugün 13. ayında ve muhteşem yiyor- diş krizlerini saymazsak. Hala zayıf ama tüm doktorlar hareketli bir çocuk olduğu için bunu normal karşılıyor. Boyu ise 74 cm idi 12. ay kontrolünde. Evet muhteşem değil -%10-%25 persentillerde ama en azından 3 ayda 6 cm uzadı. Oğlumuzun doğumunu yaptığım ve 9 ay kontrollere gittiğim özel hastaneye bir daha uğramadık. Çevremde kimseyi de yollamıyorum. O kadar ilgisiz, aptal bir sistemleri var ki, devlet hastanesi yanlarında cennet sayılır. Başhekime yaptığımız şikayetler sonuçsuz kaldı tabi, farklı bir şey beklemiyorduk ama en azından kurtulduk ve radyasyon vermedik oğlumuza diye sevindik.
Dediğim gibi şimdi herşeyi yiyen obur küçük bir canavara dönüştü Alp ve o artık kocamaaaan 1 yaşında. :)
Ek gıda konusunda kalmışım en son. Yeniden yemeye başladığı için sevinmişim. Ama o aylarda Alp kilo almamaya, hatta kilo vermeye başladı. Boyu da birkaç ay boyunca uzamadı. Ek gıdayı tamamen reddetti ve sadece anne sütü almaya devam etti. Danıştığım çocuk doktorumuz ısrarla herşeyin normal olduğunu söylüyordu ama bir bebek 6. aydan 9. aya kadar bir santim bile uzamıyorsa ve 1 kilo kaybettiyse siz buna inanabilir misiniz? Niye o doktoru dinleyip 3 ay başka bir uzmana gitmedim hala bilmiyorum. Sanırım basiretimiz bağlanmış. Çok aptalmışız. Şimdi geri dönüp bakınca o üç ayı aç geçiren ve bu yüzden gelişmeyen oğlumu hatırlıyor ve kendimi suçluyorum.
Doktorumuzun izinde olduğu dönemde başka bir doktora gittik. Durumu ona anlattığımda 'Bu çocukta gelişim geriliği var, siz neyi bekliyorsunuz, niye kimse bir şey demedi.' diye bizi azarladı. Azarlanmak bir yana, o anki ruh halimizi anlatamam... Bizi, oğlumuzun kemik yaşına bakılması için radyolojiye yönlendirdi. Biz gergin, ağlamaklı sıra aldık. Tam girecekken dur dedim, yahu biz ne yapıyoruz? Daha bu çocuğa bir kan tahlili yapılmadı, bir idrar tahlili yapılmadı, demir seviyesine bakılmadı? Bybo'daki dostlara danıştık, o ara İzmir'de ablamızın doktorunu aradık. Adam dedi sakın yaptırmayın boş yere radyasyon vermeyin, önce bana getirin. O gün apar topar kalkıp gittik İzmir'e. Doktor tüm tahlilleri yaptı, inceledi. Dedi ki evet büyümemiş üç ayda. Bu çocuk genetik olarak kısa olacak muhtemelen, o yüzden yavaşlamış olabilir ve evet, yeme bozukluğu var. Gerekirse emzirmeyeceksin, verdiğim diyeti uygulayacaksınız.
Biz hem rahatlamış, hem de şaşkın halde çıktık doktordan. Süper, hormon bozukluğu filan yok evet ama nasıl yiyecek? Ağzını kilitleyip açmıyor hiçbir şeye? Benim 9 ayda herkesle kavga dövüş eve sokmadığım tüm mamalar, devam sütleri doktorun talimatıyla stoklandı. Verdiği menüdeki yemeklere harfiyen uyulmaya başlandı ama Alp'in bundan haberi yoktu tabi. İlk gün akşam yemeği deneme fiyaskoyla sonuçlandı. Eniştemiz tecrübeliydi; gayet sakin 'ver bana tabağı.' dedi ve bizi kenara çekti. Sonra yavaş yavaş, konuşarak ilk lokmasını yedirdi oğluma. Bizim için mucize gibi bir şeydi. O lokmanın devamı geldi, Alp bugün 13. ayında ve muhteşem yiyor- diş krizlerini saymazsak. Hala zayıf ama tüm doktorlar hareketli bir çocuk olduğu için bunu normal karşılıyor. Boyu ise 74 cm idi 12. ay kontrolünde. Evet muhteşem değil -%10-%25 persentillerde ama en azından 3 ayda 6 cm uzadı. Oğlumuzun doğumunu yaptığım ve 9 ay kontrollere gittiğim özel hastaneye bir daha uğramadık. Çevremde kimseyi de yollamıyorum. O kadar ilgisiz, aptal bir sistemleri var ki, devlet hastanesi yanlarında cennet sayılır. Başhekime yaptığımız şikayetler sonuçsuz kaldı tabi, farklı bir şey beklemiyorduk ama en azından kurtulduk ve radyasyon vermedik oğlumuza diye sevindik.
Dediğim gibi şimdi herşeyi yiyen obur küçük bir canavara dönüştü Alp ve o artık kocamaaaan 1 yaşında. :)
13 Temmuz 2014 Pazar
Ek Gıda Günlüğü: Yemem İçmem Günleri
Alp'le ek gıdaya geçişimiz 6. ayın sonunda gayet keyifli başlamıştı. Yan köyde oturan sevimli bir kadından gün aşırı keçi sütü alıp yoğurt yapıyordum. Hoş, bu yoğurt yapma mevzusu apayrı bir macera, bunu ayrıca yazacağım. :) Eline yoğurt doldurduğumuz kaşığı veriyorduk ve o aslında gayet iyi bir performansla yiyordu. Daha sonra buharda pişmiş sebzeler, cam rendede meyve püreleri ile devam ettik. Sabahları bazen yumurta ya da avokado yiyordu birer çay kaşığı kadar, ya da tutmamış yoğurdu limonla keserek yaptığım lordan. Sonra kefir mayası buldum ve kefir yapmaya başladım. Bu arada Alp 2 alt dişini çıkarmıştı çoktan. Ne olduysa 2 hafta önce oldu, benim tırtıl ağzını her şeye kapatmaya başladı. Ne yoğurt, ne avokado, ne başka bir şey. Her şeyi püskürtüyordu, eline verdiğim her şeyi yere atıyordu. Dedim herhalde tamam, buraya kadar. Yakında ben de bebesinin ağzını burnunu sıkıp bişeyler tıkıştıran manyak annelerden olurum bu gidişle. Ama tuttum kendimi. Tamam boyu kilosu şahane gitmiyor ama çok dramatik sınırlarda değil. E emziriyorum da devamlı olarak, dedik biraz daha bekleyebilir. Bu süreçte anlaşıldı ki yavrucum üst dişlerin sancısını çekiyor. Ve son kontrole gittiğimiz doktor kefiri 1 yaşına kadar vermememizi söyledi. Genelde bu tarz ikazlara he der geçerim ama son cümlesiyle beni kalbimden vurdu; 'Çocuklar sevmez kefiri, ek gıdadan soğutursun. Yoğurt da aynı yeri tutar, yoğurt yedir.' Humm, evet, her şeyi püskürtme adeti gerçekten de kefirli günlere denk gelmişti. O yüzden kefir için zorlamaktan vazgeçtim. Zorlamak derken, her gün ısrarla birer yudum tattırmaya çalışıyordum. Aklım başıma gelince vazgeçtim. Aradan iki hafta geçti. Diş sancıları hala devam ediyor ama Alpcim tekrar bir şeyler yiyip içmeye başladı çok şükür. Yoğurtla başladık azar azar, dün 4-5 tane börülce yedi. Bugün de hurmanın tadına baktı. Ek gıda krizimiz de böylece bitti-şimdilik- çok şükür.
ANTALYA GÜNLÜĞÜ
ANTALYA GÜNLÜĞÜ
- Aç bu çocuk!
- Aç mı bu çocuk?
- Mama ver sen bu çocuğa.
- Niye mama vermiyorsun sen bu çocuğa?
- Ne zaman mama vereceksin sen bu çocuğa?
- Aç bu çocuk.
- Ekmekli bişeyler ver sen bu çocuğa.
- Ekmek olmazsa nişasta ver?
- Yemeğin suyundan ver.
- Aç bu çocuk.
- Emzir bu çocuğu.
- Yeter emzirme bu çocuğu.
- Aç bu çocuk.
- Aç mı bu çocuk?
- Aç bu çocuk!
- Aç mı bu çocuk?
- Mama ver sen bu çocuğa.
- Niye mama vermiyorsun sen bu çocuğa?
- Ne zaman mama vereceksin sen bu çocuğa?
- Aç bu çocuk.
- Ekmekli bişeyler ver sen bu çocuğa.
- Ekmek olmazsa nişasta ver?
- Yemeğin suyundan ver.
- Aç bu çocuk.
- Emzir bu çocuğu.
- Yeter emzirme bu çocuğu.
- Aç bu çocuk.
- Aç mı bu çocuk?
22 Haziran 2014 Pazar
Oto Koltuğu Alıyoruz
Yaz tatili yaklaşıyor ve biz bu sene de her sene olduğu gibi bu senin memleket, bu benim memleket derken kilometrelerce yol gideceğiz. Hatta bu sene rotaya dayımızı da eklediğimiz için taa Bursa'ya gideceğiz kısmetse. Hal böyle olunca Alp Bey'in ana kucağını emekliye ayırıp yerine şöyle sağlam, güvenilir bir oto koltuğu koyalım dedik. Tabi söylemekle olmuyor. Söz konusu bebek güvenliği olunca öyle hadi alıp geçelim diyemiyor insan. Haftalardır araştırmaktan artık beynimizin sulandığını farkettik ama seçenekleri üçe kadar indirdik. Hatta ve hatta az sonra aklımızdakinin siparişini vereceğiz. Yani inşallah. :D Kendimize göre bazı kriterler belirledik ve listeledik. Belki araştranlara faydası olur diye ekliyorum. Bu arada günlerce dert dinleyip sonsuz faydalı bilgilerle bizi yönlendiren sevgili Bebek Yapım Bakım Onarım dostlarıma tekrar teşekkür edeyim. <3
Concord02014 UltimaxKoltuk Mesafesi: Ayarlanabilir- Koltuk dayanağı yok
Geri-Öne Seçeneği: Var
Yatay pozisyon: Var, yeterli
Hava Yastığı: Yok
V-Tether: Yok
Grup: 0-18
Fiyat: 1.800 lira
Koltuk Mesafesi :Ayarlanabilir- Koltuk dayanağı var
Geri-Öne seçeneği: Var ama öne bakarken isofix kullanılamıyor.
Yatay Pozisyon: Var, İyi
Hava Yastığı: Yok
V-Tether : Yok
Grup: 0-18
Dezavantajı: Dar arabalar için fazla büyük.
Cybex Sirona
Fiyat: 1.200 lira
Koltuk Mesafesi :Ayarlanabilir
Geri-Öne seçeneği: Var360 derece dönebiliyor
Yatay Pozisyon: Var, İyi
Hava Yastığı:Öne dönük var
V-Tether : Yok
Grup: 0-18
Dezavantajı: Diğer koltuklara kıyasla küçük görünüyor.
Cybex Sirona siparişi verdik sonunda. :) Sadece Adac değil, gönüllü katıldığı tüm çarpışma testlerinden olumlu sonuçlar almış. Römer yatmıyor, Besafe izi Combi x3 şahane görünüyor ama öne döndürdüğünde isofix iptal oluyor. Concord hakkında bazı olumsuz yorumlar okuduk derken Sirona epey içimize sindi. (Bu yorumu da BYBO'da yapmıştım, kolaya kaçıp kopyala- yapıştır yaptım. :D ) İnşallah güvenliğini test etmek zorunda kalmayız. Ürünü denedikten sonra tekrar değerlendirme yazısı yazacağım inşallah. :)
9 Haziran 2014 Pazartesi
Facebooktayız!
Aslında kendi kendimize tuttuğumuz bir günlükken coşup facebook'a daldık. Burayı takip eden var mı,yoksa kendi kendime mi konuşuyorum bilmiyorum ama ;
https://www.facebook.com/pages/Alpin-Defteri/286723101489497?ref=hl
Buradayız artık. (:
https://www.facebook.com/pages/Alpin-Defteri/286723101489497?ref=hl
Buradayız artık. (:
Şoförcülük Oyunu
Gerekli Malzemeler:
* 1 adet sepet
* 1 aydır ütülenmeyi bekleyen çamaşırlar, tercihen çarşaf
* 1 adet uykuya direnen insan yavrusu
* 1 çift ne yapacağını şaşırmış ana baba
Bütün malzemeyi karıştırıp 'ee, eee, ee' demeye devam ediyoruz. Allah'tan ümit kesilmez, uyuyacak elbet.
* 1 adet sepet
* 1 aydır ütülenmeyi bekleyen çamaşırlar, tercihen çarşaf
* 1 adet uykuya direnen insan yavrusu
* 1 çift ne yapacağını şaşırmış ana baba
Bütün malzemeyi karıştırıp 'ee, eee, ee' demeye devam ediyoruz. Allah'tan ümit kesilmez, uyuyacak elbet.
2 Haziran 2014 Pazartesi
Avokado
Tadına pek de milletçe aşina olmadığımız avokadoyu ilk kez annemden duymuştum. Okuldan eve dönüşlerin birinde, akşam yemeğinde avokado salatası vardı. Annem o günlerde Derya Baykal etkisi altındaydı ve her gün çılgın fikirler dinlemeye alışmıştık ama avokado salatası, bizim evde? Üstelik bilmediği şeyi asla yemeyen, damak tadı acayip tutucu babam bile her gün yediklerini söylemişti. İlk denemede tatsız tuzsuz gelse de, zamanla müptelası olduğumuz bu meyve artık soframızdan neredeyse eksik olmuyor.
Avokado aynı zamanda inanılmaz bir besin kaynağı, onunla ilgili bilgilere şuradan ulaşabilirsiniz;
http://www.gurmebebek.com/avokado-225
E hal böyle olunca Alp'in ilk besinlerinden birinin avokado olması kaçınılmazdı elbette. Ah keşke bir de mevsimine yetişebilseydik. Marketteki son avokadoyu aldık denemek için. Sanırım bu sene tadacağımız ilk ve son avokadoydu. (1 Haziran 2014)
Avokado aynı zamanda inanılmaz bir besin kaynağı, onunla ilgili bilgilere şuradan ulaşabilirsiniz;
http://www.gurmebebek.com/avokado-225
E hal böyle olunca Alp'in ilk besinlerinden birinin avokado olması kaçınılmazdı elbette. Ah keşke bir de mevsimine yetişebilseydik. Marketteki son avokadoyu aldık denemek için. Sanırım bu sene tadacağımız ilk ve son avokadoydu. (1 Haziran 2014)
26 Mayıs 2014 Pazartesi
Aşk
Biraz da magazin; İşte Toprak Alp'in sır gibi sakladığımız(!) esmer güzeli sevdiceği.
İkea'dan aldığımız bu el kuklası Alp'in neredeyse doğduğundan beri asla sıkılmadan oynadığı, görünce sevinç dolu sesler çıkardığı en özel oyuncağı. Neredeyse aşık kendisine. :)
İkea'dan aldığımız bu el kuklası Alp'in neredeyse doğduğundan beri asla sıkılmadan oynadığı, görünce sevinç dolu sesler çıkardığı en özel oyuncağı. Neredeyse aşık kendisine. :)
İlk Armut,Hımm Nefis :)
Duyu Kitapları
Alp'im 7. ayın içinde. Geçen haftaki sünnetten sonra hızla iyileşiyor çok şükür. Diş telaşıydı, sünnetti derken zhinsel büyümesinde de inanılmaz bir farklılık var. Herşeyden önce artık eskisi kadar korkak davranmıyor. Keyfi yerinde olduğunda kendi kendine oyalanıp oynuyor. İnsanlara karşı eskiden beri girişkendi ama artık görür görmez sevip sevmeyeceğine karar verip tavrını ona göre koyuyor. Kendine has bir espri anlayışı geliştirdi ve bazen bizi güldürmek için numaralar yapıyor. :)
Bugün 2. alt dişin de ucunu gördük ayrıca. Bu hızlı başlayan diş serüveni umarım acısız ağrısız devam eder. Fazla vaktim olmadığı için satırbaşları geçiyorum. :)
Ne zamandır aldığımız kitaplarla ilgili yorumları yazmak istiyordum, hatta fotoğrafladım da kitapları ama araya hep birşeyler girdi. İşte Alp'in kitapları:
Kitabın, en azından üst tarafta sivri köşelere sahip olmaması kitabı diş kaşıma aleti olarak kullanan Alp için, dolayısıyla bizim için de bir avantaj öncelikle. İçinde hayvanlar ve onlara dokunabileceği, dokunma duyusuna hitap edebilecek materyaller verilmiş. Ben kitabı sevmedim çünkü içindeki 5 hayvandan 3'ü ıslak, çamurlu ya da pisliğe bulanmış halde fotoğraflanmış. Bir bebek kitabı için çok sevimsiz görünüyor. Ama daha da önemlisi, yukarıda görünen kedinin tüyleri olduğu gibi Alp'in elinde kaldı. Şimdi sayfayı açacak diye kitabı vermiyorum çünkü ne olduğu belirsiz tüyler nce parmaklarına, oradan mideye gidecek. :/ Hoş, ByBo'da bir arkadaş kendilerinin aldığı kitapta bahsettiğim durumların olmadığını söylemiş. Demek ki bu da bizim şanssızlığımız.
Severek kullandığımız kitaplar, çok geniş bir seriye ait. Bizde 6 tanesi var. Cep boyu kitaplar bebeğin kavraması için çok uygun, sayfalar kalın kartona kuşe baskı. Kitabın resimleri çok canlı renklere sahip, cıvıl cıvıl. En güzeli de oyun hamurlarından yapılmış bütün kitapların resimleri, öyle fotoğraflanmış. Ortada ciddi bir emek var yani. Ben bayılıyorum kitaplara, oğlan daha çok diş kaşımak için kullanıyor şimdilik. :)
Enn sevdiğimiz kitabı en sona sakladık. Bu serinin toplamda 4 kitabı var ancak biz ikisine sahibiz. En kısa zamanda tamamlamayı umuyorum çünkü Alp de bayılıyor, ne yalan söyleyeyim ben de. Duyu kitabı dediğin zaman böyle kitaplardan bahsediyorlar muhakkak. İçinde bir sürü farklı materyal ve doku var. Canlı, ilgi çekici, ışıl ışıl kitaplar. Oğlumla favori kitabımız Oyun Zamanı, bu da favori aynalı sayfamız. Aynada kendimizi inceleyerek epey eğleniyoruz.
Bugün 2. alt dişin de ucunu gördük ayrıca. Bu hızlı başlayan diş serüveni umarım acısız ağrısız devam eder. Fazla vaktim olmadığı için satırbaşları geçiyorum. :)
Ne zamandır aldığımız kitaplarla ilgili yorumları yazmak istiyordum, hatta fotoğrafladım da kitapları ama araya hep birşeyler girdi. İşte Alp'in kitapları:
Bebek Dokun Hisset-Vak Vak ( Doğan Egmont)
Kitabın, en azından üst tarafta sivri köşelere sahip olmaması kitabı diş kaşıma aleti olarak kullanan Alp için, dolayısıyla bizim için de bir avantaj öncelikle. İçinde hayvanlar ve onlara dokunabileceği, dokunma duyusuna hitap edebilecek materyaller verilmiş. Ben kitabı sevmedim çünkü içindeki 5 hayvandan 3'ü ıslak, çamurlu ya da pisliğe bulanmış halde fotoğraflanmış. Bir bebek kitabı için çok sevimsiz görünüyor. Ama daha da önemlisi, yukarıda görünen kedinin tüyleri olduğu gibi Alp'in elinde kaldı. Şimdi sayfayı açacak diye kitabı vermiyorum çünkü ne olduğu belirsiz tüyler nce parmaklarına, oradan mideye gidecek. :/ Hoş, ByBo'da bir arkadaş kendilerinin aldığı kitapta bahsettiğim durumların olmadığını söylemiş. Demek ki bu da bizim şanssızlığımız.
Nesil Çocuk Bebek Kitapları
Severek kullandığımız kitaplar, çok geniş bir seriye ait. Bizde 6 tanesi var. Cep boyu kitaplar bebeğin kavraması için çok uygun, sayfalar kalın kartona kuşe baskı. Kitabın resimleri çok canlı renklere sahip, cıvıl cıvıl. En güzeli de oyun hamurlarından yapılmış bütün kitapların resimleri, öyle fotoğraflanmış. Ortada ciddi bir emek var yani. Ben bayılıyorum kitaplara, oğlan daha çok diş kaşımak için kullanıyor şimdilik. :)
Bebek Dokun Öğren - Pearson
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)