26 Mayıs 2014 Pazartesi

Aşk

Biraz da magazin; İşte Toprak Alp'in sır gibi sakladığımız(!) esmer güzeli sevdiceği. 
İkea'dan aldığımız bu el kuklası Alp'in neredeyse doğduğundan beri asla sıkılmadan oynadığı, görünce sevinç dolu sesler çıkardığı en özel oyuncağı. Neredeyse aşık kendisine. :)

İlk Armut,Hımm Nefis :)

 Bugünkü ders kitabımız meyvelerdi. Eh yaparak yaşayarak öğrenmek gerek değil mi? Üstelik yoğurt, yumurta ve kabak yemeyi öğrendiğimize göre bir meyvenin de tadına bakalım dedik. Afiyet olsun! :)
26.05.2014

Duyu Kitapları

 Alp'im 7. ayın içinde. Geçen haftaki sünnetten sonra hızla iyileşiyor çok şükür. Diş telaşıydı, sünnetti derken zhinsel büyümesinde de inanılmaz bir farklılık var. Herşeyden önce artık eskisi kadar korkak davranmıyor. Keyfi yerinde olduğunda kendi kendine oyalanıp oynuyor. İnsanlara karşı eskiden beri girişkendi ama artık görür görmez sevip sevmeyeceğine karar verip tavrını ona göre koyuyor. Kendine has bir espri anlayışı geliştirdi ve bazen bizi güldürmek için numaralar yapıyor. :)
 Bugün 2. alt dişin de ucunu gördük ayrıca. Bu hızlı başlayan diş serüveni umarım acısız ağrısız devam eder. Fazla vaktim olmadığı için satırbaşları geçiyorum. :)
 Ne zamandır aldığımız kitaplarla ilgili yorumları yazmak istiyordum, hatta fotoğrafladım da kitapları ama araya hep birşeyler girdi. İşte Alp'in kitapları:

Bebek Dokun Hisset-Vak Vak ( Doğan Egmont) 


Kitabın, en azından üst tarafta sivri köşelere sahip olmaması kitabı diş kaşıma aleti olarak kullanan Alp için, dolayısıyla bizim için de bir avantaj öncelikle. İçinde hayvanlar ve onlara dokunabileceği, dokunma duyusuna hitap edebilecek materyaller verilmiş. Ben kitabı sevmedim çünkü içindeki 5 hayvandan 3'ü ıslak, çamurlu ya da pisliğe bulanmış halde fotoğraflanmış. Bir bebek kitabı için çok sevimsiz görünüyor. Ama daha da önemlisi, yukarıda görünen kedinin tüyleri olduğu gibi Alp'in elinde kaldı. Şimdi sayfayı açacak diye kitabı vermiyorum çünkü ne olduğu belirsiz tüyler nce parmaklarına, oradan mideye gidecek. :/ Hoş, ByBo'da bir arkadaş kendilerinin aldığı kitapta bahsettiğim durumların olmadığını söylemiş. Demek ki bu da bizim şanssızlığımız.


Nesil Çocuk Bebek Kitapları 



 Severek kullandığımız kitaplar, çok geniş bir seriye ait. Bizde 6 tanesi var. Cep boyu kitaplar bebeğin kavraması için çok uygun, sayfalar kalın kartona kuşe baskı. Kitabın resimleri çok canlı renklere sahip, cıvıl cıvıl. En güzeli de oyun hamurlarından yapılmış bütün kitapların resimleri, öyle fotoğraflanmış. Ortada ciddi bir emek var yani. Ben bayılıyorum kitaplara, oğlan daha çok diş kaşımak için kullanıyor şimdilik. :)


Bebek Dokun Öğren - Pearson

Enn sevdiğimiz kitabı en sona sakladık. Bu serinin toplamda 4 kitabı var ancak biz ikisine sahibiz. En kısa zamanda tamamlamayı umuyorum çünkü Alp de bayılıyor, ne yalan söyleyeyim ben de. Duyu kitabı dediğin zaman böyle kitaplardan bahsediyorlar muhakkak. İçinde bir sürü farklı materyal ve doku var. Canlı, ilgi çekici, ışıl ışıl kitaplar. Oğlumla favori kitabımız Oyun Zamanı, bu da favori aynalı sayfamız. Aynada kendimizi inceleyerek epey eğleniyoruz.


21 Mayıs 2014 Çarşamba

Sünnet


6. ayı doldurduğumuz bu günlerde, herşey arka arkaya gelirken biz bir deli cesaretiyle sünneti de aradan çıkarmaya karar verdik. Benim izinli olmam rahatlattı bizi. Zaten ''Hafif darlık var, sünnet yaptırsanız iyi olur.'' demişti doktorumuz. Hal böyle olunca daha fazla kıpır kıpır olmadan, yaz gelmeden, biz korkup vazgeçmeden sünneti yaptıralım dedik.


 Öncelikli meselemiz kime ve nerede sünnet yaptıracağımızdı. İlk seçenek elbette doğum da yaptığım özel hastanenin ürologuydu. Ama genel anestezi yapıyor oluşları ve anneyi ameliyathaneye sokmama kuralları baştan eletti kendilerini. Kendi sezeryan deneyimim ameliyathaneyle ilgili bende hoş anılar bırakmamıştı. O kadar soğuk ve yabancılarla çevrili bir odada tek başına kalmana gönlüm razı olmadı.  Diğer ilçeleri araştırırken çevredeki tecrübeli arkadaşların neredeyse hepsi sünnetçi tavsiye ediyordu. Bu fikri başlarda dehşetle karşılasam da, araştırdıkça bende de ibre sünnetçiye kaydı ve onda karar kıldık. Anlaştığımız sünnetçi zaten Muğla'da neredeyse tek, 40 yıllık tecrübesi olan başarılı biriydi. Sünneti evde yapacaktı.
Tolga Dayın zaten günler öncesinden moral motivasyon için yanında yerini almıştı. Burak Amcan da bir önceki gün geldi. Dün, yani 21 Mayıs 2014'te, saat 6.00'da sünnetçi gelecekti. Bir saat kadar öncesinde yine okuldan ve işten arkadaşlarımız sağolsunlar geldiler. Onlar gelince ancak biraz daha az gergin hissetmeye başlamıştım ki, sünnetçi bir rüzgar gibi girdi içeri. 'Hop havlu, bebek nerde, aç bakayım altını, tutun, edin,...' derken sünnet göz açıp kapayana kadar başladı bile. Önce kremle uyuşturup ardından bir iğne yaptı. Uyuştuktan sonra cerrahi sünnet yaptı. Dikişler bir haftaya kadara kendini atacakmış. Canın başlarda yanmıyordu ama kalabalıktan, herkesin başında toplanmasından o kadar korkmuştun ki ağlamaya başladın.

Bir ara sünnetçinin elinden neşteri kapıp adamı kovalamayı içimden geçirdim hatta. Bize bir asır gibi gelen ama aslında tam 5 dk sürmüş sünnet bitince sünnetçi geldiği hızla gözden kayboldu. Senin zaten çok uykun vardı; hemen emzirdim, uyuklamaya başladın. İşte o anda, anlatılan meşhur ilk çişini yapmaya karar verdin ve bizim için drama başladı. :( Aman Allah'ım, ayaklarını sallayarak çığlık çığlığa ağlıyordun, durdurmak imkansz gibiydi. Bu arada ben fitil kullanımına karşı olduğum için sünnetçinin tüm tavsiyelerine kulak tıkayarak sadece ağrı kesici şurup vermiştim. Baktık ağlaman dinmeyecek, atladık arabaya seni gezmeye çıkardık. Ama ne fayda! Yaklaşık bir saatin sonunda artık pes etmiştim. Yarıma yakın fitil verdik ve kucağımızda uyuyakaldın. Keşke baştan acı çektirmeseydim. :( Gece ona kadar kucağımızda, sonrasındaise yatağında mışıl mışıl uyudun. Gece sadece iki defa emmeye kalktın. Sabah 4'te yine -ve son kez- fitil verip uyuttuk. Bugün ise iki yarım kaşık ağrı kesici içirdik. Öğleden sonra ve akşam ise hiçbir şey vermedik. Çok şükür herhangi bir ağrı sızı yaşamadın ki hiç huysuzlanmadın. Umarım ilerleyen günler de böyle sağlıklı ve huzurlu atlatılır.
Bugünün bombası şüphesiz sünnetçinin pansumana geldiği zamandı. Adam oturup, seni önceki gün sünnet ettiği pozisyonda yatırdı. Daha dokunmadan sen bir önceki gün sünnet olurken yaptığın gibi ağlamaya başladın. Aman Allah'ım sanki yeniden sünnet oluyordun! Adam pansumanı zar zor bitirdi. :)
Mümkün olduğunca iki saatte bir verdiği kremleri kullanıp, bir hafta pansuman yapacağız. İnşallah sorunsuz bir hafta olur.
Kıyamam fındığıma :3

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Bu Hafta...

'Çook zor bir haftaydı benim için. Aşılarımı yaptırdım, canım yandı. Dişim çıkıyor zaten, çok kaşınıyor. Annem bir de üstüne kabak yedirmeye kalktı. İki gündür de ateşle uğraştım. Yoruldum diye beni gezmeye götürdüler. Çimler lezzetli görünüyordu ama yememe izin vermediler. Bebek olmak ne zormuş!'


 

16 Mayıs 2014 Cuma

Madem Ek Gıdaya Geçiyorum, Neden Diş Çıkarmayayım?

Ayın 14'ünde Alp'im 6. ayını doldurdu. Bu arada hayatında o kadar çok değişiklik oluyor ki, yazmak için sabırsızlanıyordum. Ama malesef bu ülkede mutlu olmak ne mümkün. 13 Mayıs 2014'te Manisa Soma'da bir maden ocağında çıkan yangında 300'den fazla madenciyi kaybettik. Üstelik sayının çok daha fazla olduğu (700-1000?) ama saklandığı söyleniyor. Ulusal yas ilan edildi ama hiçbir şeyin hesabı sorulmadı, hiçbir şey düzelmedi...
Bu kara günlerde kişisel sevinçler çok anlamsız görünüyor. Ama canım oğlum, kayıt düşmeden edemeyeceğim. Sen hayatında kaç kez 6 aylık olacaksın ki? Felaketi hatırlamayacaksın elbette. Ama umarım sen büyüdüğünde yaşanmış son felaket olarak kalır hafızalarda. Ne olursa olsun hakkını arayan, onurlu, dürüst ve vicdan sahibi bir adam olmanı dilerim...
Ayın 13'ü 6. ay aşıları zamanındı. Sağlık ocağıyla defalarca aşıları ayırmak konusunda konuşmuştuk. En sonunda ikna olup 5'li karma aşını cumaya (16 mayısa) bıraktılar. Aşılar ateş ya da huzursuzluk yapmadı o gün. Ertesi gün, tam 6. ay dolarken nasıl ağladın bütün gün. Tolga Dayın okuldan geldi, sen kapıda gördüğünde başladın ağlamaya, bütün gün içli içli ağladın. Başta aşıdan zannettim ama ağlarken küçük bir süpriz vardı; ilk dişin! Senin için zor bir gündü ama biz çok mutlu olduk kusura bakma. :) En güzeli de ateş,vs. olmamasıydı.
Ertesi gün, yani 15 mayıs için sünnet planlamıştık ama aşılar, ilk diş derken fazla gelecekti. O yüzden 20 Mayıs'a erteledik. Zaten 16'sında, yani bugün de karma aşıyı yaptırdık. Yine ateş, huzursuzluk olmadı çok şükür. Bu arada sağlık ocağında çok tatlı, ama klasik usül tedavi eden bir doktorumuz ve hemşiremiz var. Doktor teyzen sana bayılıyor. 3 aylıkken yanaklarını sıkıştırıp sarsıp seni korkutmasaydı daha iyiydi tabi. Şimdş yasaklı, korka korka seviyor. :) Hemşiremiz de çok şeker. Her seferinde 'aşı ateş yapabilir, ver ağrı kesici ateş düşürücü istersen.' diyor, 'tamam' deyip geçiyorum. Henüz çok şükür ne ağrı gördük ne ateş. Ayrıca olabilir de; azıcık ateş için gerek yok.
Çevredeki herkesin ilaca ne kadar meraklı olduğunu söylemiş miydim? Dişe, saça, kaşa, uykuya uykusuzluğa, emmeye, mamaya herkesin akıl edeceği bir ilaç var. 'He' diyorum, 'he'. Laf anlatmaktan bezdim. Aynı şeyi ek gıda için de dediler durdular. 'mama ver, yemek ver, alışmaz, semez sonra, su ver, süt ver, ver, ver,...'
Nihayet ek gıda zamanını da getirdik bunca baskıyla. Gururla söylüyorum ki ilk 6 ay sadece anne sütü alabildin. Şimdi ayrı eve çıkıyormuşsun gibi hissediyorum. Demek ki emmeyi bıraksan ağlayacağım. :)
Ek gıdalara Biraz havuç suyuyla başladık. Bizim niyetimiz tadına bakmandı ama yarım fincanı diktin kafana. Elbette sonra hepsini kustun. :)
Asıl ek gıdaya başlamamız keçi sütünden yoğurtla oldu. (13 Mayıs 2014). Ah bir de annen tutturabilse yoğurdu' Biraz süt gibi oluyor çoğu ama öğreneceğim inşallah. Sen de başta yüzünü buruşturdun ama kaşığı ele geçirince epey yedin. Şimdi kaşığı yoğurda batırıp veriyoruz eline, kendin yiyorsun.
Bugün buharda kabak haşlayıp verdim ama hiç sevmedin. (16 Mayıs 2014). Sanırım kabak güzel pişmemişti. Yarın bir daha deneyeceğiz.
Sünnete az kaldı. Ben hala nerede, kime sünnet yaptırsak diye endişleniyorum ama bu konuyu biraz babana bıraktım. Aşırı endişeli olmaya gerek yok, alt tarafı sünnet, değil mi? (off)
Son ayrıntı, 26. haftada yaşanan 5. büyüme atağını yaşıyormuşsun. Artık yakın-uzak, içinde-dışında gibi kavramları farkedebiliyormuşsun. Eh, bu kadar kısa zamanda bu kadar değişiklik yaşarken senden istikrar beklemek elbette insafsızlık olur. O yüzden bu aralar canın istediğinde uyuyor (ki dokuzu, onu buluyor.), canın istediğinde (malesefo hala sabahın 5'i:) ) uyanıyorsun.
Hayat 6. ayda ne kadar zormuş miniğim, kıyamam sana ben.

3 Mayıs 2014 Cumartesi

Ek Gıdaya Başlarken

Merhaba,
Ek gıda için zaman azaldıkça beni heyecan sarıyor. Bugüne kadar sadece memeyle gayet rahattık. Bir yerlere giderken ne biberon, ne yemek, ne kaşık ihtiyacımız oldu. Ek gıda, zamanla  temel gıda olup ömür boyu beslenme alışkanlıklarını oluşturacağı için çok önemli. Asla zorla yemek yediren, bir lokma için çocuğunun boğazını sıkan bir anne olmak istemiyorum. Umarım yemek yemekten keyif alır. Daha önce de söylediğim gibi BYBO'yu kılavuz olarak alıyorum ve orada da ek gıdaya geçişle ilgili güzel ve faydalı bilgiler var. Bu günlerde kafamı kurcalayan bir mesele BLW hakkında da detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz şuradan. Her ne kadar gayet olumlu yorumlar yer alsa da, BLW'yi denemeye cesaret edebileceğimi sanmıyorum. Özellikle yalnızken yemek yedirmek benim için büyük bir strese dönüşebilir. Boğulma korkusu beni bir adım geri çekiyor. Elbette ek gıdaya geçtikten sonra bunu yeniden değerlendirebiliriz. :)
Geçenlerde keçi bulduk Alp için. :) Sahipleri çok tatlı bir kadın, hergün küçük bir kavanoz süt yollayacak ek gıdaya geçtikten sonra. Geçenlerde biraz alıp yoğurt yapmayı denedim ama ayran kıvamında birşey elde ettim. Zaten hiç beceremem yoğurt yapmayı, nasıl olacak bilmiyorum. :/ Olmadı yoğurt makinesinden medet umacağız. :/
'Ek gıda dediğiniz şey bu mu? Hımm.'

Göbek Bağı

Bu gece uzun zamandır bloga yazmayı düşünüp fırsat bulamadığım şeyleri ekleme gecesi oldu. :)
Gece gece çirkin görünüyor olabilir ama çocuğu olanlar için öyle değildir sanıyorum. Göbek bağı/kordonu doğumda kesilir diye biliyordum ben hep. Oysa Lotus Doğum diye bir kavram varmış. Bebek normal doğumda plasentayla beraber alınıyormuş ve kordon kendini atana kadar bebek plasentaya bağlı duruyormuş. İlgilenenler gugıllayabilir. Ben açıkçası çok ısınamadım fikre. Amaç bebeğin doğal yollarla plasentadan ayrılması gibi görünüyor ama normal doğum da zaten bunun için, değil mi?
Fotoğraftaki Alp'in kordonu, 13 gün sonra düştü inatçı şey. Yavrum o güne kadar doktorun talimatıyla banyo yapamadı tabi, ancak elini kolunu silebildik. Allah'tan kış bebeği de fazla zorlanmadı. Zaten doğumdan hemen sonra yıkamak da iyi değilmiş. Biz göbeği düşene kadar alkolle hergün pansuman yaptık göbeğine, düştüğünün ertesi günü yıkadık.
Yalnız bir sorun var, bu bağı ne yapacağım? Hala kitaplıkta duruyor. Gömmeye bile kıyamadım. Okul bahçesi, evin bahçesi, futbol sahası (elbette babadan) gibi gömme yerleri teklifleri geldi ama dur bakalım. Daha 6 aycık oldu, elbet karar vereceğim. :)

Defter

Ta taa! İşte Alp'in gerçek defteri. :) Şöyle tatlı, güzel ciltli bir deftere, siyah pilot kalemle yazı yazmanın keyfi neyle değişilir ki? Gelişim sayfası, ilkler sayfası, hastane rutin kontrol barkodlarının sayfası, aralarda fotoğraflar ve bu ay itibarıyla ek gıdaya geçeceğimiz için beslenme notları, pratik tarifler ve şu anda aklıma gelmeyen bir sürü detay yer alacak. Ah çok güzel olacak, çook. :)

Uyku Eğitimi

Alp 6 aylık oldu artık. İlk 3 ay bizi neredeyse hiç uyutmadı diyebilirim. Kendisi memede kestirip, uyanıp emmeye devam ediyordu, sonra tekrar uyuyordu. Bana neredeyse hiç dinlenme fırsatı vermedi kolik nöbetlerinde. O kadar uykusuzdum ki, uyurgezer olmuşum bir ara. Uyanıp bebeği alıp emziriyor, yemek yiyor, hatta muhabbete katılıyormuşum ama ben bunların hiçbirisinden haberdar değildim. Ağlama nöbetleri geçsin diye gaz ilacı bile kullanmıştım-o dönem ilaç kullanımı karşısında bu kadar dik duramıyordum.- ama ilaçla, damlayla vs alakası yok. Bu gerçekten geçici bir dönem ve bebeklerin birçoğunda 3. ayda azalarak bitiyor. Biraz sabır ve bolca sevgiyle halledemeyecek birşey yok.
Annemle aramızda ben bildim bileli adı konulamayan bir soğukluk,bir gerginlik olagelmiştir. Bir gün (otuz yaşında!) ben doğduktan sonra bir hafta hastanede kaldığını, beni bırak emzirmeyi, kucağına bile alamadığını anlattı. Onu hastaneye yatırmışlar, beni de evde şekerli su ile (!) beslemişler. Eşim derhal teşhisi koydu; bizim aramızdaki soğukluğun sebebi buydu ona göre. Doğru ya da değil, bu beni gerçekten etkiledi ve Alp'i ilk 3 ay deyim yerindeyse hiç kucağımdan düşürmedim. Gak dese emzirdim, guk dese kucakladım. Haydi itiraf edeyim, hala öyleyim. Aman saatli emzireyim, aman kucağa alışmasın demedik hiç. Bol bol şımardık, şımarttık.
Vee geldik 6. aya. Artık belli alışkanlıkları oturmaya başladı. Uykusu düzene girdi gerçi; akşam 7'de banyo, emzirme ve uyku. Arada aksayabiliyor elbette, özellikle misafir geldiği zamanlarda ama o kadar olacak. Bir de gündüz uykuları kabaca aynı zamanlarda olsa da akşam uykusu kadar net değil. Her gün çalışmadığım ve çalıştığım günlerde de farklı saatlerde işe gittiğim için o konuda yapacak birşey yok. Ben emerken uyumasın, kendi kendine uykuya dalabilsin istiyorum. Bazen çok emiyor çünkü, rahatsız olup uyanıyor. Ya da ben işteyken uykusu geldiğinde uyutmak babası için bir işkenceye dönüşüyor. Gerçi Alp bu konuda bize uyku eğitimi verdi sağolsun. Uykusu geldiğinde kucağa alınınca 'eee,eee,ee' diye ninni istediğini söylüyor, sonra kucakta gezerken uykuya dalıyor. :)
Bazen yorucu olabilen uykuya dalma sorunumuz için en uygun uyku eğitimini araştırıyorum bu günlerde. Genellikle Bebek Yapım Bakım Onarım blogu ve grubunu temel alıyorum. Eren Kaya'nın Uyku Notları odukça güzel bir yazı olmuş. Yine de temel felsefeleri incelemek isterim derseniz şurada kısaca özetlenen uyku eğitimlerinden birini deneyebilirsiniz. Bizim şimdilik odayı ayıramadığımız için eğitim şansımız yok ama önümüzdeki günlerde, havaların ısınmasıyla beraber en uygun eğitime geçeceğiz inşallah.
Alp'e Dip Not : Bu günlerde döne döne uyumayı öğrendin. Gece yarısı 'çaat' diye beşiğin parmaklıklarına kendini çarpmanla uyanıyoruz. Eğer çarpmadıysan, seni uyandığımda çoktan uyanmış, beşiğin içinden kocaman gözlerle bize bakarken buluyoruz. Seni ilk kez öyle gördüğümde (gece yarısıydı ve hiç gözlerini kırpmıyordun.) ne kadar korktuğumu bilemezsin. Şimdi alıştık, keyifli bir seyre dönüştün. :)